Şiir Yayımlama Adabı

Şairi bize hep esrik, ilhamla yazan, geleni geri çeviremeyen, şiirinin kuklası olmuş, sözlerinin esiri bir berduş gibi anlatırlar. O kağıda her ne döküldüyse olduğu gibi kalmalıdır, çünkü şair onu kanıyla yazmıştır, ortaya çıkan dizelerin edebî olmak dışında herhangi bir vasıf taşıması gerekmez. Şiir bir hediyedir, öpüp başa konmalıdır, sarılıp sarmalanmalıdır. Anlatılanlara dair kaygı duyulması beklenmemelidir. Yazılmışsa okunmalı, okunduysa beğenilmeli, ondan sonra da tüm ovalara yayılmalıdır.. Bir şeyin eleştiri ve itinaya bu denli kapalı olması ürkütücü. Kendi yarattığına bu denli bağlanan ve onu hiçbir ahlaki etüte tabi tutmayan şairin sınırsızlığı normal değil. Bunun en can sıkıcı örneğini ise "ithaf edilen, birisine yazılan şiirler"de görmek mümkün.

Bazı şiir mahrem. Bazı şiir ayıp. Bazı şiir yalnızca iki kişi arasında. Onun için, şiir bir insan olsa ona tesettürü emrederdim. Her tarafınızı açın ama içinizi bu denli açmayın derdim, o şairler benim kulum olsa. Yalnız bir kişiyi ilgilendiren şiirin birden fazla kişi tarafından okunmasını, içlerindekinin fütursuzca dışlarına taşmasını yasaklardım. Şiir adandığı kişiye erişemediği, beklediği karşılığı bulamadığı halde hala uluortaysa demek ki şair şiirciliğe kapılmış, demek ki edepten bir parça uzak. Halbuki şiir yazmak kadar, yazmamak da şairin kabiliyeti. Varetmek kadar, yoketmek de onun ahlakı. Lakin o yüzün kızarmasını ve bakışların yere inmesini ve titremesini ellerin utançtan; artık göremiyorum. O şiirlerin nasıl yazıldığını anladıktan sonra şiir okumak istemiyorum.

Şiire tavsiyem: Metîn ol yavrum.